Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Röportajlarım
  • Nesrin Sipahi/ Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Nisan 2007 - 16/12/2009
  •  

     

     

     

    Yıl:1973-1974   

        Başkanımız: Emin Cankurtaran

        Teknik Direktör: Didi

        Şampiyon Kadrosu: Adil, Yavuz, Datcu, Timuçin, Şükrü, Ercan, Yılmaz, Alpaslan, Serkan, Ziya, Kâmil, Ersoy, Önder, Mustafa, İbrahim, Selâhattin, Osman, Cemil, Ender, İhsan, Fuat, İsmet, Niyazi

        FENERBAHÇE MARŞI  

        Kalpleri fetheden renkler

        Yaşa Fenerbahçe

        Türk’ün kalbi sende atar

        Yaşa Fenerbahçe

        Mazinde bir tarih yatar

        Yaşa Fenerbahçe

        Ne mutlu seni sevene

        Yaşa Fenerbahçe

        Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler

        Hala sevilen birer abidedirler

        Hiçbir kulüpte olmayan bu dostluk

        Yıllar yılı hep şampiyon olduk

        Nakarat

        Maç yaparken sahada

        Sarı Kanaryalar

        Rakip takıma krampon toplatırlar

        Sıkı dur karşı defans Fener geliyor

        Şut ve gol ağları deliyor

        Nakarat


        BİR MARŞ BÖYLE YARATILDI

          Bir efsane… Bir tarih… Fenerbahçe için yazılan resmi marşımız “Yaşa Fenerbahçe”yi  Devlet sanatçımız saygıdeğer hanımefendi Nesrin Sipahi’nin güzel sesinden tekrar dinliyor ve marşımızla ilgili önemli bir detayı birinci ağızdan almanın keyfini çıkarıyoruz.


        Tam bir senedir marşımızın hikayesini Nesrin Sipahi’den dinlemeyi heyecanla bekliyorduk. Nesrin Sipahi hanımefendinin eşi Hasan Aldemir Sipahi Bey, Beşiktaş’ın kurucularından Miralay Hasan Cemal Sipahi Beyin oğlu. Kendisi de aynı zamanda Beşiktaş Divan üyesi. Karşılaşma gününe kadar heyecan ve biraz da çekingenlik vardı. Çünkü Nesrin Sipahi hanımefendinin sessiz ama koyu bir Fenerbahçeli olduğunu biliyordum. Aldemir Bey’le karşılaştığımızda ise bir iki dakika içinde çok sıcak bir havaya girdik. Karşımızda 50 senelik bir evlilik, birbirlerine karşı sevgi, saygı dolu bir hayat sunmuş ve bu sıcaklığı bizlere de yansıtan çok kıymetli iki insan gördük. Dergimizin bu anlamlı 50. sayısında tüm Fenerbahçelilerin bildiği ve tek bir yürek halinde söylediği marşımızın hikayesini dinledik ve marşımızı kendine has yorumunu da katarak seslendiren Nesrin Sipahi hanımefendiden zevkle dinledik. Sipahi Ailesi’ne Fenerbahçe Dergimiz adına saygılarımızı iletiyoruz. Bizi ayrıcalıklı sayıp kapılarını ve yüreklerini açtıkları için de onur duyduk.

        - Öncelikle marşımız nasıl doğdu, fikir kimden çıktı?

        Fenerbahçe Kulübü Başkanımız Sayın Emin Cankurtaran böyle bir projenin gerçekleştirilmesini istemiş. Fecri Ebcioğlu ise “Ben yazarım” demiş. Aranjmanı da Şerif Yüzbaşıoğlu yapacaktı. Şerif , “Niçin başkasının şarkısının üzerine bu sözleri koyalım, ben bir çalışayım üzerinde” demiş. Ve kendi tabiriyle “Hop dedi, düştü...” hemen o besteye de Fecri Ebcioğlu’nun sözleri oturmuş. Viva Espana’nın esintisi var diyor herkes ama tam o değil. Bu maçlar için uyarlandı, bir şarkı değil, başlı başına Fenerbahçe Marşı olarak yaratıldı ve ortaya çıktı. Dört başı mağrur bir marş oldu. O yıllarda Fenerbahçe 2 sene üst üste şampiyon olmuştu. Teknik direktör Didi idi. Plakçı Şoriz Bey hemen stüdyoyu hazırlattı. Biz stüdyoya girdiğimizde Cemil (Turan) İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye transfer olmuştu. Aynı gün Cemil’i de stüdyoya getirdiler. “Bitti mi Cemil İstanbulspor?” dedim. “Evet bitti” dedi. Ve aynı anda da stüdyoya girdi.
       

        - Stüdyoda neler yaşadınız?

        Biz hazırlanmıştık. Alt yapı tamamlanmıştı. Futbolcular geldiğinde hiç çalışmamışlardı. Hemen o gün orada şöyle bir prova yaptık. Kağıtları, sözleri ellerine verdik. Fecri Ebcioğlu  “Ben çalıştırdım onları” diyordu. Birlikte söyledik. Bir de plak kapağı ve tanıtımlar için resim çektirdik. Fakat,ertesi gün Şerif İstanbul Devlet Operası’nın korosunu getirdi. Onlarla tekrar söyledik. Ziya olsun, Cemil olsun diğer futbolcular olsun zannediyorlardı ki kendi sesleri. Onların sesiyle TRT’de denetime girse imkan yok, denetimden geçmezdi.Yalnızca plağı hazırlarken resim verirken stüdyoda onlar söylediler. Öyle de bildiler. O plaktan sonra futbolcu Şükrü sahneye çıktı, şarkıcılık yaptı, bir de kaleci bir çocuk vardı, o da sonra şarkıcılık yapmıştı. Onlar için de hoş bir anı oldu.

        - Marşımızla ilgili ilk programınız kiminleydi?

           Halit Kıvanç radyoda bir söyleşi yaptı bizlerle. Ve o günde ilk defa plağı çaldılar.
    O yıllarda da TV’de deneme programlar oluyordu ama pek sağlıklı değildi. Sonra bizim plağı yayınlandılar. Epey ses getirdi. Galatasaraylılar yazıp çizmeye başladılar. Allah rahmet eylesin Altan Erbulak yanlış hatırlamıyorsam Hey Dergisi’nde yazıyordu. “Ne münasebet efendim! Bir kulübün nasıl marşı yapılırmış, nasıl olur?” diye tepki verdi. Üstüne üstlük bir de TRT’de yayınlanması bayağı olay oldu. O zamanlar TRT çok katıydı. Denetime giren geçemiyordu. Fakat bizim marşımız denetimden geçti. Diğer kulüpler tarafından çok özenildi. Gerçekten muhteşem bir marş oldu. Ve bunu sonraları çevirerek Galatasaraylılar ve diğer tüm kulüplerde söylemeye başladı. Ama marş her zaman Fenerbahçe marşı oldu.


        - Eşiniz ve ailesi Beşiktaş’ın kurucularından ve yönetimdeler tepkileri ne oldu?

        Tabii ki eşimden izin alarak yapılan bir çalışmaydı. Fecri Ebcioğlu’nun da büyük hatırı vardı. Beşiktaş yönetimindekiler “yok canım bu kadarı olmaz, Beşiktaşlı aileden olmaz, yapmaz” diyorlarmış. Fenerbahçeliliğimi bilirlerdi. Şerif Yüzbaşıoğlu da Beşiktaşlıydı. Hatta “Ne kadar şanslı şu Fenerbahçeliler nasıl oturdu bu marş” diyerek kendi yaptığı halde kıskandı. “İnşallah bir tane de Beşiktaş’a yapacağım” dedi ama ömrü vefa yetmedi. Fecri Ebcioğlu ise Fenerbahçeliydi.

        - Siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz?

        Yeşilköy’de yaşıyorduk. Ağabeyim Galatasaraylıydı. Benim de Beşiktaş’a sempatim vardı. Bir gün ağabeyimin arkadaşı Fenerbahçeli futbolcu rahmetli Samim Var geldi. Hangi takımı tuttuğumu sordu. Ben de “Beşiktaş” dedim. “Aa olur mu? Bak hepimiz Fenerbahçeliyiz. Sen de Fenerli olacaksın.” dedi. Ben de “Tamam, peki” dedim. Öylece o günden beri Fenerbahçeliyim.

        - İki oğlunuz var. Onlar hangi takımı tutuyorlar?

     
        Emre ve Candemir, onlara hiç baskı yapmadım. İkisi de Beşiktaş’ın kongre üyeleri. Bir oğlum evli, bir de torunum var. Gelinimiz Fenerbahçeli. Şimdi gelinim bana Fenerbahçe’yle ilgili olarak karıştıklarında “Ne münasebet o kadar zaman tutmuş kendini sessiz kalmış şimdi karışmayın anneme” diyor.

    -     Size Athena ve Kıraç’ın hazırlamış olduğu 100. yıl marşlarımızı sunduk. Neler söyleyeceksiniz 100. yılımızla ilgili?

        Hepsine emek verilmiş. Fenerbahçeli kişiler tarafından bestelenmiş. Bu marşlarla şampiyon olmamız lazım. Tek isteğim bu.

        - Aldemir Sipahi Bey, sizin bu döneme ilişkin anılarınızı alabilir miyiz?

        O zamanlar Fenerbahçe teknik direktörü  Didi’nin söylediklerini asla unutmam: “5 kıtada antrenörlük yaptım. Ne marşlar, şarkılar dinledim fakat  böyle güzel bir marşı kimse yapmamıştır. Bunu çalacaksın, beş dakika da bir gol atılır. Bu marşın kıymetini bilin.” demişti.

        Köklü bir Beşiktaş ailesinden gelen Aldemir Bey’in de bu anıyı bizimle paylaşması bize son derece gurur verdi. 1991 yılında sanat hayatını tamamlayan asilliğiyle, muhteşem sesiyle unutulmayan Devlet sanatçımız Nesrin Sipahi ve eşinden ayrılmak çok kolay olmadı. Marşımızın değerini her zaman bileceğimizi taraftarlarımız adına söz verip yanlarından ayrıldık. Kendilerine bir kez daha bu anı ölümsüzleştirdikleri için  minnettarlığımızı iletiyoruz.

     

        Nesrin Sipahi’nin röportaj sırasında seslendirdiği Fenerbahçe Marşı’na, www.fenerbahce.org “Taraftar Köşesi”ndeki video bölümünden ulaşabilirsiniz.

     

     

        Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Nisan Ayısı

        Röportaj: Sibel Kurt

     

        Fotoğraflar: Serkan Hoşgör

     




    Site Haritası
    Ziyaret Bilgileri
    Aktif Ziyaretçi2
    Bugün Toplam30
    Toplam Ziyaret210032
    Resimler
    Yazılarım
    8 Mart Kadınlar günü Organizasyonu