Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Röportajlarım
  • Demet Kutluay/Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Haziran 2007 - 16/12/2009
  •  

    Ailem, cennet bahçem ve Fenerbahçem

    Demet Kutluay örnek bir anne, örnek bir eş, iyi bir model ve sağlam bir Fenerbahçeli… Fenerbahçe’nin her zaman her branşta şampiyon olmasını istiyor. Ve ne mutlu ki bu istekleri bu sene teker teker gerçekleşiyor. Ve sıra erkek basket takımına geliyor…Orada kim var: Sevgili eşi İbrahim Kutluay…  

     


    Hepimizin hayatı küçük adımlarla başlıyor. Bu adımlar büyüdükçe çevremiz de genişliyor.
    Sonra bir gün geliyor genişleyen bu çevremizde bize çok daha yakın olmasını istediğimiz insanı seçiyoruz ve hayatımızı onunla birleştiriyoruz. Bir adım sonra da doğacak çocuğumuzla ailemizi tam olarak kuruyoruz. Ailede sadakat, güven ve bağlılık oluşmuşsa bu yeni yaşamda çok güzel bir süreç başlıyor. Buna iyi bir örnek Demet Kutluay ve ailesi.
    Aile olmanın hem keyfini yaşayan hem de sorumluluğunu ve misyonunu üstlenen bir insan Demet Hanım… Onunla röportaj yapmak büyük bir keyifti.

    Buluşma saatimiz 14.00, buluşma noktamız Gaye Sökmen ajansıydı. Röportaj yapacağımız mekanı düzenleyip, hazırlığımızı tamamladığımızda odanın kapısı saat tam 13.55’te açılmış ve Demet Hanım içeri girmişti. Bir anne aynı zamanda çalışan bir kadın olarak zaman yönetimi mükemmeldi. Gülen yüzü içimizi rahatlatmış, keyifli bir röportaja başlayacağımızın ilk sinyallerini vermişti. Yalnız, röportaj boyunca çok ilginç bir duygu yaşadım. Demet Hanım röportaja sanki eşi ve minik kızı ile birlikte gelmişti. Onların sevgisini devamlı yanında taşıyor, bunu çevresindeki insanlara hissettiriyor ve bundan da sonsuz mutluluk duyuyordu.


    - Biz aramızda “Fenerbahçeli olunmaz, Fenerbahçeli doğulur.” deriz her zaman. Peki siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz Demet Hanım?  


    Aslında eşimin Fenerbahçeli olmamda çok büyük etkisi oldu. Açıkçası futbolla fazla ilgili değildim ama İbrahim’in Fenerbahçe’ye olan bu büyük sevgisini ve bu inanılmaz tutkulu bağlılığını görünce tabii ki ben de etkilendim. Ve daha koyu bir Fenerbahçeli oldum.

     

    - Hiç sporla uğraştınız mı?


    Bu konuda babam çok yönlendirici oldu. Sporun her dalını denedim. 5 yaşında yüzmeyle başlayıp, at binmek, voleybol, basketbol ve hentbol ile devam ettim. Okulun hentbol takımındaydım o yüzden sporun insan hayatında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şimdilerde ise kendimi ne zaman motive etmek istesem bir spor salonuna gidip rahatlatmayı tercih ediyorum. Kendime göre egzersiz programım var, onu hamileliğimde bile bırakmadım. Hanımlara tavsiyem doğumdan sonra fiziğim bozulur diye korkmasınlar; eğer kendilerine iyi bakarlarsa, sağlıklı beslenirlerse her şey eskisi gibi oluyor.

     

    - Eşinizin maçları yanı sıra futbol maçlarına da gidebiliyor musunuz?


    İbrahim’in hemen hemen tüm maçlarına gidiyorum fakat futbol maçlarına çok sık gidemiyorum. Bir iki kere İbrahim’le gittim. Eşim, vakti olduğu, kampta olmadığı zaman mutlaka gidiyor. Evde olduğunda da mutlaka beraber izliyoruz. Maç sonrası yorumları, spor programlarını da muhakkak takip ediyoruz.

     

    - Eşinizin maçlarını izlerken neler hissediyorsunuz?


    İnanılmaz duygular içinde oluyorum. Takım içinde sert oyunları oluyor bazen, onlara sinirleniyorum. Karşı takımın onlara yaptıklarına sinirleniyorum, hırslanıyorum; çok değişik duygular… Tribünde seyretmeyi seviyorum. Evde olunca ordaymışım, yanındaymışım gibi hissetmiyorum. Doğal olarak her zaman yenmelerini istiyorum. Bazen İrem’e de seyrettiriyorum. Babasını yakın plan gördüğünde bir şeyler yapıyor heyecanlanıyor, bir şeyler söylüyor. Artık 11 aylık oldu!


     
    - İbrahim Bey’in gözleri maçta sizi arar mı? Yoksa bu konsantrasyonunu mu bozar?


    Ben maçtan yarım saat önce orada olmaya özen gösteriyorum. Çünkü maçtan yarım saat önce ısınmaya çıkıyorlar, beni yerimde gördüğü zaman içi rahatlıyor. Geç kaldıysam
     “Nerdesin?” işareti yapıyor. Kardeşi Özlem de hep maçlara gelir. İbrahim beni göremediğinde “Demet nerede?” diyor. Onun dışında maç başladıktan sonra tamamen maça konsantre olup etrafla ilgilenmiyor tabii ki.

     

    - Anne olmak hayatınızı nasıl değiştirdi?


    Ben yine aynıyım ama bazen, eskiden nasıl vakit geçiriyormuşum diye düşünüyorum. Şu an o kadar büyük bir hevesle uyanıyorum ki; sabah erken kalkıyorum, eve dönüşüm ayrı bir heyecan. Her sabah, acaba İrem bugün ne hareket yapacak, ne yeni kelime konuşacak diye beklerken çok heyecan duyuyorum. Daha önceki hayatım boşmuş gibi geliyor. Tabii ki sevdiğiniz eşiniz var farklı heyecanlar yaşıyorsunuz ama çocuk bambaşka bir şey. Dünyanın en güzel şeyi.

     

    - Bu dönemde en büyük desteği kimlerden aldınız?


    Annem ve kayınvalidem aylarca bizim evde yaşadılar. Sağ olsunlar inanılmaz destek oldular. Dadımız da vardı ama onların benim yanımda olması büyük bir avantajdı. Günler boyu uykusuz geceler geçirdik ama ben kendimi çok hazırlamıştım. Ve bütün bu zorlukların tamamen geçeceğine ve yerini başka güzelliklere bırakacağına o kadar emindim ki hiç zorlanmadım. Bir iki saat uykuyla yaşadım. İrem’i hiç kucağımdan indirmedim. Tamamen onunla bütünleştim. Çok güzel günlerdi. İstesem de o kadar kalmıyor artık kucağımda hemen yere inmek istiyor. Karıştırmak istiyor etrafı. Bütün anneler diledikleri kadar kucaklarında tutsunlar, sevsinler, kucaklasınlar hazır küçükken…

     

     - Şu an neler yapıyorsunuz? Yeni projeleriniz var mı?


    Hamilelikte “Bebeğim” isimli bir programa başlamıştım. Doğumda bir süre ara verip tekrar programıma başladım. İki reklam kampanyası aldım Özdilek ve Derimod. Derimod kampanyasında İbrahim ile birlikte çalıştık. Bunlar beni iş anlamında tatmin eden hem de özlem gidermeme yardımcı olan işler oldu. İş yerleri de memnun kaldı; bu da benim için çok önemliydi. Bu arada televizyona yine programlar yapmak istiyorum. Reklam kampanyaları bir yandan devam eder. Ara sıra da tanıtımlar oluyor. Her yerde olmamayı tercih ediyorum. İşin hoş ve kaliteli olması tercihim.

     

    - Derimod reklamlarında çalışma arkadaşınız eşinizdi. Rahat bir çalışma oldu mu?


    Sadece fotoğraf çekimi vardı. Nihat Odabaşı’nın profesyonel ve titiz çalışması sayesinde 1,5 güne sığdırdık. İbrahim açısından zaman çok önemliydi. İbrahim de çok yetenekliydi. Çok başarılı fotoğraflar oldu. İleride İrem’e onları göstermek istiyorum.

     

    - İrem ismi kimin fikriydi?


    İrem ismini çok önceden düşünüyorduk. İrem “Cennet bahçesi” demek. İbrahim’le Yunanistan’da yaşadığımız dönemde çok bulmaca çözüyordum orada karşıma hep İrem kelimesi çıkardı. Çok etkilenmiştik. İleride kızımız olursa adını İrem koyarız diye düşünmüştük. Birkaç alternatif ismimiz daha vardı. Ama şimdi saklıyoruz onları tekrar kızımız olursa diye.

     

    - Öyleyse İrem’e kardeş gibi düşünceleriniz var?


    Düşüncemiz var. Allah kısmet ederse…

     

    - Haziran sayımız Babalar gününe denk geliyor… Kızınız adına burada İbrahim Kutluay’a İrem adına ne mesaj vermek isterdiniz?


    İbrahim 24 Haziran doğumlu. 10  Haziran’da da İrem doğdu.. İbrahim “Babalar Günü”nde baba olmayı çok istedi . İrem de onu dinledi ve eşime en güzel hediye oldu. Umarım uzun seneler çocuklarımızla hep birlikte sağlıkla babalar gününü, mutlu günlerimizi kutlarız. Tüm babaların, babalar gününü kutluyorum.

     

    - İbrahim Kutluay nasıl bir baba?


    İbrahim çok iyi bir baba. Gerçekten de onun çok iyi bir baba olacağını önceden görebiliyordum. Çocuklarla iletişimi, onlara yaklaşımı mükemmel. Aslında herkese yaklaşımı o kadar ılımlı, o kadar iyi bir insan ki herhalde diyordum kendi çocuğu olduğunda neler yapacak ve gerçekten çok iyi ve ilgili bir baba İrem’le doğduğundan beri çok iyi vakit geçiriyor.

     

    - Kızınızın da babası gibi sporcu olmasını ister miydiniz?


    Hep konuşuyoruz ve çok istiyoruz. Sporcu demek; iyi ahlaklı demek, sporcu demek paylaşımcı demek, özellikle takım sporu yapıyorsa. İbrahim’den de görüyorum. Zamanı hep sporla geçiyor. Başka şeylere zaman kalmıyor. Bir takım kötü alışkanlıklardan uzak tutuyor. Bunları hep İbrahim kendi hayatından gördüğü için tabii ki kendi çocuğuna da işlemek istiyor. Tabii ben de çok istiyorum yaşı geldiği zaman onu hemen spora yazdıracağız zaman içinde ne branşı seçerse seçsin onu destekleyeceğiz. Çünkü önünde çok büyük bir örnek var ona her anlamda yardımcı olan.

     


    - İbrahim Kutluay’ı birkaç kelime ile anlatmanızı istesem…


    İyi kalpli, dürüst, sevecen, yapıcı. Bu özelliklere sahip olduğundan dolayı da iyi baba, iyi bir eş.

     

    - Ya kendinizi…


    Son 5 senedir kendimi bayağı iyi tanıyorum. Çok da mutluyum. Bir insan için, bir kadın için hayatta en önemli şey kendini bilmek; ben kendimi bilerek, hayattan neler beklediğimi bilerek yaşıyorum, o yüzden de çok keyif alıyorum hayatımdan.

     

    - Spor bu; yenmek olduğu kadar yenilmek de var. İbrahim Bey üzüntülerini eve yansıtır mı?


    Ev hayatı, iş hayatı söyle karışıyor: İbrahim ne kadar sinirlenmiş ne kadar üzülmüş olsun kendi içinde yaşamayı tercih ediyor. Evet bazen biz arabaya beraber biniyoruz, ben maçına gidiyorum. Maçtan sonra aynı arabayla geri dönüyoruz. Bazen konuşmak isterse dinliyorum onu. Canının sıkkın olduğunu hissettiğim zaman asla sorular sormuyorum. Onun dışında kendi çözmeye çalışıyor problemleri varsa, o ana takıldıysa. İleriye bakmayı ve bir sonraki maça konsantre olmayı çok iyi bilen bir insan, sanırım o da profesyonelliğin getirdiği bir şey.
    O aradaki dengeyi çok iyi kuruyor. Başka bir şeye sinirlenip de hıncını benden almıyor.
    Bu hareketin de çok doğru olduğunu düşünüyorum. Ben de kimle neyle sorunum varsa onlarla çözmeyi tercih ediyorum. Şimdi onun moralini düzeltecek İrem de var hayatımızda. Maçlardan sonra ya da yenildikleri zaman, üzüldüğü zaman hemen İrem’i veriyorum kucağına, onunla her şeyi unutuyor.

     

    - Ve 100. yılımız…


    100. yıl tabii ki anlamlı… Tabii ki her branşta şampiyon olsunlar diyoruz. Oluyoruz da.  İbrahim basketbolcu olarak onunda en büyük amacı takım arkadaşları gibi 100. yılda taraftarlara şampiyonluğu yaşatmak. Ben de istiyorum ki o kupayı kaldırdıkları zaman ben de tribündeki yerimi alayım. Yine başka kupalar gibi bunu da coşkuyla kutlayalım. Eminim ki İbrahim için de bu kupanın bambaşka bir yeri var. Fenerbahçe, İbrahim için çok önemli; bunu ben onunla tanıştığımdan beri çok iyi biliyorum, bütün taraftarlar da biliyor. Eminim ki bu kupa en önemlisi olacak.

     

    - İyi bir model olarak Fenerbahçe’yi estetik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?


    Konuşmalardan da duyuyorum yurt dışındaki sistemleri de gördüğümden buradan yola çıkarak gerçekten şunu söyleyebilirim: Avrupa standartlarında bir kulüp. 
    İdman tesisleri, sosyal tesisler, stadımız her şey çok güzel eminim daha iyi yerlere geleceğiz çünkü her zaman bir adım önde giden bir kulüp Fenerbahçe’miz.

     

    - Büyük takımın büyük taraftarı 12 numaraya mesajınızı alabilir miyiz?


    Takımlarını çok güzel destekliyorlar, her maça geliyorlar buna devam etsinler çünkü onların desteğine ve sevgilerine tüm branşların ihtiyacı var. Oyuncular bu desteği arkalarına almak ve hissetmek istiyorlar. Bu yüzden her zaman takımlarının yanında olsunlar. Ben de en önde olan büyük taraftarlardan biriyim. Son maçlar artık. Desteğimizi esirgemeyeceğiz. Şampiyonluğu kutlayacağız.

     

    - Fenerbahçe Dergimiz hakkında ki düşünceleriniz… Çocuk ekini nasıl buldunuz?


    Doğum sandalyemin arkasında Fenerbahçe bayrağı vardı. İrem’in bir de taraftar kartı var doğar doğmaz aldığımız. O en küçük taraftarlardan biri. Doğduğu zaman taraftar forması giydirildi. Bunun yanı sıra dergimiz eve ayrıca İrem’in adına da geliyor. Özellikle geçen aydan itibaren çıkan çocuk ekinin çok faydalı olacağı görüşündeyim. Çocuk ekinin sayesinde daha birçok çocuğun Fenerbahçeli olacağına eminim. Dergimiz genel olarak çok çok başarılı tüm çalışanları kutluyorum.

     

    Röportaj: Sibel Kurt
    Fotoğraflar: Ahmet Hopyar




    Site Haritası
    Ziyaret Bilgileri
    Aktif Ziyaretçi1
    Bugün Toplam15
    Toplam Ziyaret210017
    Resimler
    Yazılarım
    8 Mart Kadınlar günü Organizasyonu